Giriş: İnsan Korkuyu Nasıl Öğrenir?
1920 yılında Amerikalı psikolog John B. Watson ve asistanı Rosalie Rayner, psikoloji tarihinde etik sınırların en çok tartışıldığı deneylerden birini gerçekleştirdi.
Davranışçılığın yükseldiği bu dönemde Watson, duyguların doğuştan mı geldiğini yoksa öğrenilebilir mi olduğunu araştırmak istiyordu.
Sorduğu temel soru şuydu:
“Bir insan korkmayı öğrenebilir mi?”
Deneyin Süreci
Deneyin deneği, 9 aylık bir bebekti: Albert B. (daha sonra “Little Albert” olarak anıldı).
Albert başlangıçta hayvanlara karşı oldukça sakin, meraklı ve neşeliydi. Özellikle beyaz fareyle oynamaktan keyif alıyordu.
Watson, Albert’in bu olumlu davranışını değiştirmek için klasik koşullanma ilkesini kullandı.
Deneyin adımları:
1. Albert’e beyaz fare gösterildiğinde, Watson arkasında çelik çubuklara sertçe vurdu.
2. Bu ani yüksek ses, Albert’i korkuttu.
3. Bu eşleşme birkaç kez tekrarlandı: beyaz fare = yüksek gürültü.
Kısa süre sonra Albert, ses olmadan bile sadece beyaz fareyi görünce ağlamaya başladı.
Sonuçlar: Korku Öğrenilir
Watson, Albert’in korkusunun sadece fareyle sınırlı kalmadığını fark etti.
Bebek, benzer beyaz objelere (tavşan, yün eldiven, beyaz sakal) de korkuyla tepki veriyordu.
Bu, duygusal tepkilerin genellenebilir olduğunu gösterdi.
Yani korku, sadece belirli bir nesneye değil, benzer uyaranlara da yayılabiliyordu.
Watson’un Yorumu
Watson bu deneyle şunu kanıtladı:
“İnsan duyguları doğuştan değil, çevresel koşullarla şekillenir.”
Bu bulgu, davranışçılığın temelini güçlendirdi.
Watson’a göre bireyin davranışları, ödül, ceza ve öğrenilmiş tepkilerin sonucudur — doğuştan gelen içgüdülerin değil.
Etik Tartışmalar ve Eleştiriler
Little Albert Deneyi, psikoloji tarihindeki en etik dışı deneylerden biri olarak anılır.
Çocuğun korkusu asla “söndürülmedi” — yani Albert’in korkusunu azaltmak için hiçbir müdahale yapılmadı.
Daha sonra Albert’in kimliği ve yaşamı uzun süre gizemini korudu.
Bu olay, psikoloji deneylerinde “denek güvenliği ve etik sorumluluk” kavramlarının gelişmesine zemin hazırladı.
Günümüz İçin Psikolojik Yansıma
Little Albert Deneyi, modern psikolojide fobi ve kaygı bozukluklarının kökenini anlamada referans noktasıdır.
Bugün biliyoruz ki; birçok korku doğuştan değil, öğrenilmiş ve pekiştirilmiş bir tepkidir.
Ve aynı biçimde, terapiyle de yeniden öğrenilebilir.
Davranışçı terapilerde kullanılan “maruz bırakma” teknikleri, aslında Little Albert deneyinin etik olarak yeniden yapılandırılmış biçimleridir.
Sonuç
Little Albert Deneyi, hem psikoloji bilimine önemli bir katkı, hem de etik bir uyarıdır.
İnsanın duyguları öğrenebildiğini gösterirken, aynı zamanda bilimin sorumluluk duygusunu da hatırlatır.
Korkular öğretilir — ama aynı zamanda unutturulabilir de.