1972 yılında psikolog Walter Mischel, özdenetimin bireyin yaşam başarısı üzerindeki etkisini anlamak için Stanford Üniversitesi’nde unutulmaz bir deney yürüttü.
Sorduğu soru basitti ama etkisi derindi:
“Bir çocuk, anlık arzularına karşı koyabilir mi?”
Deneyde 4–5 yaş arası çocuklar, tek başına bir odaya alındı. Masada bir marshmallow (yumuşak şeker) vardı.
Araştırmacı çocuğa şunu söyledi:
“Bu şekeri şimdi yersen bir tane yiyeceksin. Ama ben dönene kadar bekleyebilirsen, sana iki tane vereceğim.”
Bazı çocuklar hemen yedi, bazıları bir süre direndi, birkaç tanesi ise tamamen beklemeyi başardı.
Deneyin asıl etkileyici kısmı yıllar sonra ortaya çıktı.
Mischel, çocukları ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde yeniden inceledi.
Bekleyebilen çocukların çoğu;
• okul başarısında daha yüksekti,
• stresle daha iyi baş ediyordu,
• bağımlılıklara daha az eğilim gösteriyordu,
• hedef belirleme ve planlama becerileri gelişmişti.
Özdenetim, yalnızca “irade gücü” değil, duygusal düzenleme kapasitesi olarak tanımlandı.
Yani kişi, arzularını bastırmakla değil; onları bilinçli olarak yönlendirmekle güçleniyordu.
Sonraki araştırmalar, çevresel güven duygusunun da bu beceriyi etkilediğini gösterdi.
Çocuğun beklemeye karar vermesi, aslında şu inanca bağlıydı:
“Güvendiğim yetişkin dönecek ve sözünü tutacak.”
Bu da gösterdi ki, sabır sadece bireysel değil, ilişkisel bir kapasiteydi.
Bugün Marshmallow Deneyi, duygusal zekâ, özdenetim, erteleme, bağımlılık ve hedef odaklılık konularında temel referanslardan biridir.
Aynı zamanda modern “dürtü kontrol bozuklukları” ve “tatmini erteleyememe” sorunlarını anlamada hâlâ geçerlidir.
Klinik Psikolog Nesibe Dinç, özdenetim becerilerini geliştirmek isteyen danışanlarla çalışırken, bu deneyin temel ilkelerini modern psikoterapiyle birleştirir.
Kendini sabırsız, çabuk vazgeçen veya duygularına yenik düşen biri olarak görüyorsan, bu özellikler değişmez değildir.
Doğru farkındalık ve yönlendirmeyle, özdenetim öğrenilebilir bir beceridir.
👉 klinikpsikolognesibedinc.com